'O kadar kesin bir yol ayrımı olmasa bile sadece sanatını icra edecek zamanı kalmayan tanıdığım birçok sanatçı var.'
Emre Akaltın

Jörn Budesheim
1
Sanat kurumlarının sanatçılara olan genel yaklaşımıyla ilgili neler söylemek istersin? Eksik bulduğunuz, geliştirilebileceğini düşündüğünüz şeyler var mı?
Bazı galerilerin sanatçıları maddi ve manevi olarak çok desteklediğini ve beslediğini söylemek mümkün. Fakat bazılarının sanatçıyı kendi kurumsal kimliklerinin önünde siper ettikleri de bir gerçek sanırım. Sanatçının imajını kullanmak ve bunu yaparken de sanatçıya hak ettiği değeri ve gelişme fırsatını tanımamak gibi…
2
Kendi deneyimlerinize dayanarak ifade ederseniz, küratör-sergi alanı/sergi alanı-sanatçı-sanat eseri arasındaki denge nasıl kuruluyor?
Galerilerin küratörü baskılayıcı yanları olabiliyor. Sanırım küratörlüğün en zor olan yanlarından biri sanatçı ile galeri arasında denge kurabilmek. Bunu başarabilmek için her koşulda açık, şeffaf bir iletişim kurmak önemli.
İşleri zorlaştıran genellikle baştan konuşulup anlaşmaya varılmayan konular sebebiyle oluyor.
Sanatçının çalışmasına yalnızca satılacak ürün mantığı ile bakan galeriler olduğu gibi, sanatçıyla uzun soluklu çalışma yapmaya odaklı, birbirini besleyen ilişkiler kurmaya hevesli galeriler de var.
3
Sanatçılara galerilere ve küratörlere karşı hissettikleri önyargıları için ne söyleyebilirsin?
Sanatçılar galerilere ve küratörlere karşı önyargılı olabilirler. Ama hangi sanatçılar bilemedim. Yaygın bir durum mu bu? Olumsuz deneyimler yaşamış sanatçılar elbette vardır. Sanatçıların hayatlarını sanatsal çalışmalarından kazanmalarının en doğal hakları olduğunu hep gözümüzün önünde tutmamız gerekiyor. Biliyoruz ki pek çok sanatçı daha en başta geçinebilecek parayı kazanabilmek için sanatından vazgeçip başka işler yapmak durumunda kalıyor. O kadar kesin bir yol ayrımı olmasa bile sadece sanatını icra edecek zamanı kalmayan tanıdığım birçok sanatçı var. Böyle bakıldığında hem İstanbul gibi bir şehirde çalışmak, yaşamak ve sanatsal üretimine odaklanmak oldukça zor görünüyor.
4
İyi ya da diğerlerinden ayrılan sanat eseri sizin için ne demek?
Günümüz koşullarında başarılı bir sosyal okuma yapabilen, geleneği ve geleceği iyi tartıp söyleyecek yeni bir şey (hâlâ) bulabilen eserleri başarılı buluyorum. Türkiye’nin de ciddi bir çağdaş sanat geleneği olduğunu söyleyebilirim. Ben bu ülkeyi geleneksiz bulanlardan değilim. Elbette isimler üzerinden giden bir gelenek var. Çağdaş sanat literatürümüzü bebek adımlarıyla da olsa destekleyen, bir arşiv yaratmaya çalışan kurumlar da var. SALT ve Arter bence büyük kurumların başında geliyor. Yine de başarılı sanat eseri yaratmanın ölçüsü bu kurumların koleksiyonlarına girmek ya da oralarda sergileme almak değil elbette. Yeni bir söz söyleyen, akışta bir sapma, düzende bir yarılma yaratan, bunu da oldukça zarif ve oyunlu şekilde yapan çalışmalar var.
5
Küratör ile sanatçı arasında, sergi öncesi nasıl bir anlaşma sağlanmalıdır? Sergi öncesi ve sonrasında gerçekleşen iletişimler sağlıklı mıdır?
Kişisel deneyimime dayanarak söyleyebilirim ki küratör ile sanatçı arasında bir uyum gerekiyor kesinlikle. Bu uyumun ne kadar olacağı ya da olamayacağı baştan konuşulması gereken, şeffafça paylaşılması gereken tüm konular doğrultusun da anlaşılabilir ancak. Sergi öncesinde -diyelim grup sergisiyse planlanan- sanatçının eselerinin sergi alanında ne şekilde sunulacağı, diğer sanatçılar ve eserleriyle ne şekilde biçimsel ve kuramsal bağlantı içinde olacağı gibi konularla birlikte maddi-bütçeye dair konuların da açık ve net bir şekilde konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Sergi öncesinde, serginin ekonomik, akademik, kariyersel ve iletişimsel hedefleri masaya yatırılmalıdır. Sergiden sonra da bu hedeflere ne kadar ulaşıldığı veya ulaşılamadığı açıkça konuşulmalıdır. Sergiler, hem sanatçılar hem de küratörler için, en nihayetinde öğretici etkinliklerdir.

Jörn Budesheim